Pazar, Ekim 12, 2014

MİLANO

La Spezia 'dan sabah erken saatlerinde ayrılarak Parma yolu üzerinden yaklaşık 3 saatlik bir yolculukla Milano'ya varıyoruz. Ertesi günü öğlen uçağı ile İstanbul'a döneceğimiz için sadece 24 saat Milano'da kalabiliyoruz.

Bir şehirde en az 2 gece geçirmemiş, sokaklarında kaybolmamış , pazarından alışveriş yapmamış ve 
yerel halkın gittiği cafe'lerde oturup günlük koşuşturmayı seyretmemişsem, şehri hissedemiyorum. Bu nedenle Milano'yu gördüm yerine, dokundum diyebiliyorum.





24 saat'de Milano'da neler yaptık? Öncelikle otel seçimimizden çok memnun kaldık. Otelimiz Marriot şehir merkezine 6 durak uzaklıkta, güzel bir mahallede ve metro istasyonuna 10 dakika yürüyüş mesafesindeydi. Konfor, konum, kahvaltı ve fiyat dengesi olarak bizden tam puan aldı. Odalarımız zamanından önce hazır olduğu için vakit kaybetmeden kendimizi dışarı atabildik. Milano şehir merkezinde otopark problemi olduğu için Metro ile seyahat ederek Duomo istasyonunda iniyoruz. İstasyondan çıktığımızda Piazza Del Duomo ve Duomo katedrali bütün ihtişamıyla karşımıza çıkıyor.




Duomo Katedrali dünyanın en büyük Gotik kiliselerinden biri olarak biliniyor ve Milano şehrinin  tam kalbinde yer alıyor. Katedralin önünde bizim sultanahmet meydanı gibi binlerce güvercin ve onları besleyen insanları görebilirsiniz. İnşaatına 14. yy'da Prens Gian Galeazzo Visconti'nin emriyle başlanmış ve 500 yılda tamamlanabilen katedralin üzerinde 135 kule, sayısız heykel yer alıyor. Ayrı bir bağlantıyla çatısına çıkarak açık havada Alpler'in manzarasını seyredebilirsiniz. Kilisenin bronz kapıları ve ön yüzündeki işlemeler gerçekten de görülmeye değer.






Katedralin içini gezmeden önce karnımızın acıktığını fark ediyoruz. Hemen karşı caddeye geçerek mutlaka yememiz tavsiye edilen panzerotti'leri yemek üzere Luini'yi aramaya başlıyoruz.

  • Luini katedralin sol tarafında yer alan Galleria Vittorio Emanuele II çarşısının hemen yanından girilen dar sokakta sağ kolda yer alıyor. Çarşının Duomo kapısından girmişseniz ilk sağ kapısından da çıkarak dükkanı bulabilirsiniz. Dükkanın önündeki uzun sıra sizi korkutmasın çok hızlı ilerliyor. Bu arada takım elbiseli zenci korumalar sıranın düzgün olmasını sağlıyor! Panzerotti kapalı pizza veya kızarmış ekmek hamuru tadında güzel bir börek. En az 3 tane yiyebileceğinizi hesaplayarak almanızı tavsiye ederim. Özellikle mozerralla peynirli ve domates soslu olanını çok beğendik. Dükkandaki en büyük tepsi bu çeşit için ayrıldığına göre , müşterilerde aynı fikirde olmalı. Panzerotti'lerimizi alarak Duomo katedralinin karşısındaki kaldırımda zevkle yiyoruz. Bu öğlen ucuza doyduk :)


 
Yemekten sonra katedralin içini gezerek dilek mumlarımızı yakıyoruz ve sıradaki gezimiz Milano'nun en meşhur çarşısı Galeria Vittorio Emanuele II

  • İtalyanların Milano'nun oturma odası dediği çarşı , 1865 yılında mimar Giusseppe Mengoni tarafından tasarlanmış. Çarşının bir de trajik bir öyküsü var. Mimarı açılışından 1 yıl önce yani 1877 yılında çatısından düşerek ölüyor. Ancak bu olay bile çarşıya 100 yıldan uzun süredir dünyanın en popüler çarşılarından birisi olma özelliğini kaybettirmemiş. Çarşı haç biçiminde tasarlanmış, ortasında 4 kıtayla birlikte , sanat ,tarım, bilim ve Endüstri'yi temsil eden mozaiklerle süslü sekizgen bir yer planına sahip. En güzel özeliği ise cam bir kubbeye sahip oluşu. Dünyanın en ünlü markaları ve şık cafeleriyle  ziyaret planınızda mutlaka yer almalı.

  • Artık güzel bir dondurmayı hak ettiğimizi düşünerek şehir'in bir çok noktasında yer alan ve çarşıdan çıktıktan sonra hemen yolumuzun üzerinde yer alan ve bazılarına göre italya'nın en iyi dondurmacılarından olan  Grom'a giriyoruz. Dondurmasını çok beğeniyoruz.  İtalyanlar bu dondurma işini gerçekten de  çok iyi biliyor.

Duomo meydanında kahvemizi içtikten sonra Via Dante yolunu takip ederek şehrin kalesi Castello Sforzesco'ya doğru ilerliyoruz. Via Dante , istanbul bağdat caddesinde de rastlayabileceğimiz mağazaların bulunduğu güzel ve zevkli bir alışveriş caddesi ancak bu caddeye gelmeden önce karşımıza San Satiro kilisesi çıkıyor.
  • Santa Maria Presso San  Satiro Milano'nın en güzel rönesans binalarından birisi olarak biliniyor. 
  • Castello Sforzesco , Via Dante 'nin sonunda karşımıza çıkıyor. Düşündüğümüzden daha bakımlı ve büyük bulduğumuz kale Francesco Sforza tarafından 16. yy'da inşa ettirilmiş. Bugün müze olarak kullanılıyor.





Kalenin arka kapısından çıktığımızda Milano'nun büyük parklarından Parco Sempione karşımıza çıkıyor. Planımız Leonardo Da Vinci'nin Son Akşam Yemeği resmini duvarına suluboya ile yaptığı Santa Maria Della Grazie kilisesini ziyaret etmek olmasına karşın , parkın cazibesi çocukları büyülüyor. Israrlarına dayanamayarak kiliseyi planlarımızdan çıkarıyoruz. Bu kararımızda resmi rezervasyon yapmadan göremeyeceğimizi öğrenmemizde etkili oluyor.


  • Parco Sempione 1888 yılında kurulmuş 386.000 metrekarelik bir alandan oluşan park çocuklarınızla bir nefes almak, spor yapmak veya sadece çimenlere uzanarak kitap okumak için çok güzel . Girişindeki büfeden içeceklerimizi alarak keyfimize bakıyoruz.




Parktan çıktıktan sonra yemek için seçtiğimiz Via Fiori Chiari caddesi üzerindeki Fiori Chiari Plates isimli restorana doğru yürüyoruz. Çok sevimli bir sokakta yer alan restoran şık ve güzel bir ortama sahip olmasına karşın sınırlı bir menüye sahip. Ancak içtiğimiz şarap, taze peynir tabağı , füme et ve ev yapımı makarnalarıyla çok keyifli bir akşam geçiriyoruz. Bizim 1 güne sığdırmaya çalıştığımız Milano maceramız ve italya gezimiz böylece bitiyor. :)


Hiç yorum yok: